11 Ocak 2025 Cumartesi

Yirmi sene sonra

 


Yıl 2005.

Attilâ İlhan’ın vefatından birkaç ay önce.

Beyoğlu’na çıkmışız arkadaşlarla. Yürüyoruz.

Sağlı sollu dükkânlar. 

Işıltılı!

Beyoğlu’nun insanı çeken en has özelliği, sanıyorum, her dükkândan farklı bir müziğin yükselmesi. Her adımda başka bir duygu hâli.  

Sırt çantam yanımda, her zaman olduğu gibi. 

Üstadın-üstad ünvanı en çok o’na yakışmaz mıydı?- Kimi Sevsem Sensin adlı şiir kitabı. Çantama atmışım. 

O gün, akşam, kız arkadaşımla da buluşacağız. 

Hemen aynı günün öğleni, kız arkadaşıma Attilâ İlhanvari bir şiir yazmışım. Mesajlamışım hemen.

Arkadaşlarla Beyoğlu’nda yürürken, karşıda, elinde çantası, başında kasketi ile o kısa boylu dev şair geliyordu. Demiştim ya, çantamda Kimi Sevsem Sensin.

Biraz utangaç ruhluyumdur. Geçiştik büyük şairle. Selamlaşmadan.

O yıllarda, ne kadar Attilâ İlhan kitabı varsa yayımlanmış, edinmişim. Art arda romanlar çıkagelmiş, okumuşum. Hatmetmişim tabir yerindeyse. Sonra düşünce yazıları. Hiç kaçırmamışım.

Aynı dünya görüşünü taşımıyor olabilirsiniz Attilâ İlhan’la;  ama şimdilerde olmayan bir şey vardı onda: Yazar ahlakı! Bu ahlak tutarlılıktı; yaşantısıyla düşüncelerinin tutarlılığı.

Birdenbire, bir hışımla geri dönüşüm. Yanında bitişim o büyük şairin.

” Yanımda sizin kitabınız var,” dedim üstada, “Benim için imzalar mısınız?”

Hiç geri çevirmedi. Elbette, dedi.

Hemen yanıma gelen arkadaşımın elinde fotoğraf makinesi var. Bizi fotoğraflamak istedi.  Ben izin vermedim. Rahatsızlık vermek istemedim. 

Ayrıldık.

Yirmi beş yaşımdayım o yıl. Bir ömür yetmez anlatmaya.

Birkaç ay sonra vefat haberi.

O gün, Attilâ İlhan’ı ilk ve son görüşüm oldu.

Vefatında AKM’deki düzenlenen vedaya katılmıştım. Hiç unutmuyorum, etkinlik sonrası Nişantaşı’na kadar yürüdük kortejle. Bu kortej, Attilâ İlhan’a son vedasını yapmak isteyenlerdi. Hiç alkış olmadı. Üstadın vasiyetine yakışır bir kortejdi.

Elimizde, “Parola: Vatan! İşareti: Namus!” dövizleri.

Aradan yirmi sene geçti. Yirmi sene sonra bir başka yazar, Selim İleri.

2002’de Cumartesi Yalnızlığı geçti elime. Aynı gece soluksuz… Sonra diğer öykü kitapları çıkageldi. Romanlar. Denemeler. İstanbul yazıları.

Bu iki yazar kadar toplumda etki yaratmış kişileri uğurladı mı AKM bugüne kadar?

Bana öyle geliyor ki, bu derece “etki yaratmış” iki yazar görmedi Türkiye.

Bunu aşırı duygulu bir bakış açısıyla yazmıyorum.

Attila İlhan kadar eserinin topluma nüfus eden bir başka sanatçı var mıydı?

Selim İleri kadar eseriyle toplumu dönüştüren bir başka sanatçı aklınıza geliyor mu?

Sorular sorular.

Bir başka konu: Selim İleri ve nostalji! Kabul! Gelgelelim, Selim İleri’yi başka görüngülerden de bir konuma oturtmak gerekmez mi artık?! Örnekse, aşırı “katı ahlakçılığa” ve de “faşizme” karşı eserinin tutumunu bugün büyük bir tutarlılıkla kim yazacak?

Sanat en başta etki yaratmaktır, bunu aklımızda tutalım. Bu iki yazarımız kadar etki yaratan kim kaldı ki bugün?

Şimdilik bu kadar olsun. Yazılacak elbette! Daha çok yazılacak. Hak ettikleri ölçüde!

11 Ocak 2025