“Kocam
öldü. Oğlum yoktur. Senin ise birçok oğulların olduğunu söylüyorlar. Eğer sen
bana bir oğlunu verirsen, o kocam olabilir. Hizmetkarlarımdan birini alıp onu
hiçbir zaman kocam yapmak istemem. Bundan çok korkarım.”*
“Günümüzde hâlâ mektup yazan ve bu yazdığını
postalayan var mıdır, bilemiyorum. Geçenlerde sevdiğim yazara mektup* attım.
Postane görevlisi, mektubumu kargo poşetine koymamı salık verdi.”
Her şey değişiyor. Mektuplar da değişiyor. Çok eski
çağlarda, Mısır krallarının Hititler’le mektuplaşmalarından, E-Mail’e uzanan
uzun ince bir yol.
Biz gene de çok uzağa gitmeyelim: Bir ihtiyacı karşılıyordu
kağıda yazılan mektup: Asker mektubu, edebiyatçıların birbirlerine attıkları
mektuplar (edebî), siyasî birtakım mektup örnekleri, ilmî mektuplaşmalar vesaire.
Çok farklı ihtiyaçlara karşılık vermiş.
Bir de heyecanı vardı: Beklemenin inceliği. Heyecan gitti: Yazdıklarımız o an karşı tarafta bitiveriyor.
Teknolojik gelişmeler benim kuşakta (90’larda) fax’ın yaygınlaşmasıyla başladı; günümüzde E-Mail’e kadar yol aldı.
Günümüzdeki araçlar, insan hayatını her geçen gün
daha da hızlandırıyor. Dönemimiz hız dönemi. İşin doğası gereği, bu değişime
ayak uydurmaktan başka çare yok.
Öte taraftan da, kağıda yazılan “klasik mektup”a
ağıt yakmanın da vakti:
Mektup, “eski dünya”nın bir iletişim aracı olarak
tarihte yerini aldı: Eski dünyaya şapka çıkarmalı.
*Mısır Kralicesi’nin Hitit kralına evlenme teklifi
mektubu.
**Selim İleri’ye gönderdiğim mektup.
Görsel Bilgisi: Eski Mısırlı Kralice'nin bir mektubu.