Bir ırmak roman olan 'geçmiş, bir daha gelmeyecek zamanlar' serisinin ilk romanı Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın, “klasik kurgu” beklentisi içinde olmayan okur için, ilk tahlilde lezzetli bir romandır, diyebilirim. Aksi halde, metnin içine girmekte zorlanılacaktır. Okurun dikkatini bu yönde toplamasında fayda olacağı düşüncesindeyim. Kurgudan kasıt ise, klasik roman anlamında giriş- gelişme- sonuç gibi sakin bir giriş, hızlı bir gerilim sonrasında, çözüm beklentisi içinde olunmaması.
Romanın giriş bölümündeki "Albüm" ile birlikte, birer birer her bölümde eski zamana olan "özlem" dile getirilmekte. Son bölüm olan "Peri Sanatı"na gelindiğinde ise, zamanla her şeyin değiştiğini, eskiye bir özlem duyulduğunu ve bu paralellikte,"klasik roman" anlayışının dışında bir kurgunun olduğunu görmek mümkün olacaktır kanaatindeyim. Bu anlamda her ne kadar anlatım açısından, romanın kurgudan bağımsız olarak ilerlediğini hissetsek de, dikkatli bir okur, kurgunun anlatıdan, anlatının kurgudan kopmadığını, ancak romanın sonunda sezinleyebilecektir. "Hepsi yazılıp çizilmiştir?!", ne de olsa…
Hatırlatmakta fayda var: Selim İleri romanlarının öne çıkan genel özelliklerinden bir yanı, zamandizinsel bir sıralamaya uygun bir zaman kurgusu’nun olmamasıdır. Okuyucu, Selim İleri yazımında hem an, hem geçmiş, hem de gelecek zaman dilimlerinde yer yer yolculuğa çıkmaktadır. “Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın”da, ben anlatıcının çocukluk anımsamaları, romanda geçen karakterlerin aracılığıyla çağrışımlar, son olarak da hemen her satırda geçmişe duyulan "özlem" dikkat çekmektedir…
Ve bilinç akışı!
"Albüm" bölümünde (romanın girişi), olağanüstü bir bilinç akışı sezinliyoruz. Bir solukta ilk bölümü okuyup bitirdikten sonra, asıl romanın içine girebiliyoruz. İlk bölüm için şunu söylemek yerinde olur: Geçmiş zaman objelerinin… Elbiseleri, taşları, renk renk kumaşları vb. onca geçen zamana karşın yeniden zihninizde bir yaşam bulduğunu hissediyorsunuz. Bir an da olsa, sanki eski taş plak çalmaya başlıyor, okuyucu "geçmiş zaman"a doğru bir zaman makinesinde yolculuğa çıkıyor âdeta. Geçmişe duyarlı bir selâm çakılıyor.
Şunu da belirtelim: Serinin ilk romanı “Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın” meraklı okur için bazı gizemler taşımakta:
Roman ismini "Mavi Kelebek" tangosundan alıyor. Mavi Kelebek tangosunun bestesi ve güftesi İbrahim Özgür’e ait. Birçok bestecilerin de eserlerini seslendiren İbrahim Özgür’ün Mavi Kelebek tangosu, bu romanla birlikte geçmişin tozlu sayfalarından, has okurla birlikte gün yüzüne çıkıyor. Araştırmayı seven, nitelikli okur için önemli bir ayrıntı olduğunu söylemeden geçmeyelim: Selim İleri geçmişe saygısını bu şekilde de perçinliyor.
Sözlerden birkaç dize alıntılayalım:
"Olmazdı emellerimin katili kahpe felek/bırakmasaydın beni çapkın yüzlü kelebek/andına bağlansaydın, aşkımı anlasaydın/mavi kanatlarınla yalnız benim olsaydın."
"İlençli Zamana Başlangıç" başlıklı bölüme gelindiğinde ise "Geçmiş Zaman Yazarı"nın hatıraları canlanıyor hayalinizde. Alıntılamadan geçmek istemediğim bölümlerden biri de şöyle devam ediyor:
“Mâzi demek yalnızca bir geçmiş… Sönmüş zaman ifadesinden ibaret değildi. Geçmiş Zaman Yazarı’na göre yaşayan bütün zamanlarımız karışarak, birbirine dolanarak hem mâzimiz oluyor, hem de hatırlanarak yeniden canlandırıldığı için mâzi yaşanan bir zaman oluyordu. Bu yaşanan zamanda çocukluğumuz, yeniyetmeliğimiz, su gibi akmış gençliğimiz… Hayatımızın bütün evreleri, hatıraları birleşiyor ve mâzi düpedüz ömrümüzün zamanı oluyordu.”
On bölümden oluşan romanın ara başlıklarını da sayalım: Albüm, Komşularımızın Semtinde, Kadıköyü’nün Hanımları, Türk Prensesi, Deniz Köpüğü Tüller, İlençli Zamana Başlangıç, İlençli Zaman, Çok Özel Bir Sözlük, Melek Hala, Peri Sanatı.
"Peri Sanatı" ile kapatalım: “Artık neye yarar… hepsi yazılıp çizilmiştir. Hepsinin de perileri uçmuştur.”
"Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın" için, Selim İleri’nin geçmişe saygı romanı diyebilir miyiz?
Elbette öyle!
Not: Bu yazı Edebiyat Burada adlı kültür-sanat ve edebiyat sitesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder