Kendime de bir uyarı bu küçürek yazı.
Sorumlulukları bilip yap(a)mamak nasıl da acıdır.
İnsan, kendine de saygılı olabilir mi, bir başkasına
olduğu gibi? Hiç şüphesiz olabilir. Örnekse, okulda öğretmeniniz size bir ödev
vermiş olsun veya bir topluluk önünde konuşma yapacak olun. Öğretmeninizin
verdiği ödevi yapmazsanız, o gün sınıftan geri kalabilirsiniz; topluluk önünde
yapacağınız konuşma için yeteri kadar iyi hazırlanmamışsanız, tekleyebilirsiniz.
Bütün bunlar moral bozucu olabilir. Kuşkusuz, bu her iki durum da insanın kendi
kendine duyacağı/duymayacağı saygı ile
alakalıdır. Sorumlulukların bilincinde olmak, insanın kendine duyacağı saygıdan
başka nedir ki?
Bir de şu var: Davranışa yansımayan düşünce makbul
olmamalı.
Olmalı mı?
Kurguladığınız ahlakî hayat, davranışlarınıza çok küçük sapmalarla geçmeli.
Geçme(me)li mi?
İnsan, insan içinde çok insan!
Hangi insanın mutlu olacağı kuşkusuz zor bir soru.
Gelgelelim bir beriki, bir öteki olarak bir başka ben yatmaz mı içimizde?
Beriki ile mutlu hayat sürmek istiyorsak (bir
senkronize içinde), yani içimizdeki ben’inimizle barışık yaşamak istiyorsak,
ben’imize saygı gösterip, ödevlerimizin bilincinde olmamız gerekmez mi?
Gerekir mi?
Ödev, acıları olan ama zevkli bir iştir.
Öyle midir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder