18 Aralık 2022 Pazar

KALAN

Zaman zaman olur öyle: İnsan ağlar. Gözyaşı şart değil. Tuhaf bir duygu hali. 

Geçen gece zifiri karanlıkta Baudelaire'in Spleen'ini okuyordum; Cahit Sıtkı düştü imgeme: Ne çok Ölüm şiiri yazmış, erkenden de terk etmiş bu dünyayı. Ölüm, sonsuz bir susku ve fakat ona rağmen onca dize. Şah şiir bir anıt gibi durmakta.

Gözyaşı dökmeden ağladım bitimsiz gecenin içinde. 

Bir babun henüz yavru olan bir ceylanı öldürmeden canlı canlı yemeye çalışıyor. Adaleti yok bu dünyanın ve dolayısıyla Tanrı'nın. Ve adım adım yaklaşırken Cahit Sıtkı'nın öldüğü yaşa, o kaçınılmaz bitime, birkaç satır da ben kuşanayım dedim.

Yazı, kalan...Kalacaksa.

Not: Düzyazı şiirlerden.

22.06.2022

16 Aralık 2022 Cuma

EŞSİZ BİR GÖSTERİ

 

İleri geri sallanan salıncakta oturan genç sevgililerin hemen yanıbaşında toprak kokusu. İmgeler birbirine karışıyor: Toprak, salıncak,sevgili! Ancak, şüphe deliyor beynimi: Salıncak Zaman'a oynuyor. Her ileri geri gidişte ân kayboluyor. Toprak suyla karışıyor ve esrarlı bir kokuya bölüyor geceyi. Sevgili bir öpüşü paylaşıyor: Ne çok YOKLUK halbuki! Bende şüphe delici, Parçacık fiziği... Bir feylezof nedensellik diyor. En sonu ilk neden.

Tanrı her şeyin ötesinde değil miydi? Münezzeh! Büyük risk: Bütün kötülüklerin yaratıcısı: İyiliklerin, merhametin sahibi.

Ne çok çelişki!

Ve bende şüphe, delici. 

Belki bir dil oyunu şüphe.

Başka şeyler düşünmeli artık dil oyunundan öte/dile sığmayacak anlam yüklü evrende. Çözümlenecek başka anlamlar. Yokanlamlar!

Sonsuz uzay ve gezegenler: Onca taş yığını: İsrafın kısa tarihi. Yüzlerce yumurtadan ancak bir ya da birkaç düzine hayata tutunan deniz canlıları.

İlk nefes:Su!

Ve bir histeri!

Uzayıp giden eşsiz bir gösteri.

22.06.2022

Not: Düzyazı şiirlerden.

2 Aralık 2022 Cuma

AYNA


Eski bir İstanbullu'ya...

Hep aynaya baktım o bitimsiz yolculuklarda
mavi deniz uçsuz bucaksızsa da
bir o kadar çok eve dönmeyi düşledim
gidip bulacağım limanlar yeni ise de
ben hep eskiye takılı kaldım
ne çok mâzi

Hep aynaya baktım o bitimsiz yolculuklarda
iyot kokusunu çektimse de içime
öte taraftan evdeki konforlu Hayat'ımı özledim
demli bir çay koyu bir kahve
ne çok güven

Hep aynaya baktım o bitimsiz yolculuklarda
gemi yoldaydı ve yeni yakındı;
yeninin içinde özlem yok muydu?
Gelgelelim çıkagelmişti Kavafis, başka şehir bulmak
ne çok hüzün

Hep aynaya baktım o bitimsiz yolculuklarda
nereye gitsem İstanbul karşıladı beni:
Âşık olduğum ilk kadın, okuduğum ilk roman, içtiğim ilk şarap
ne çok anı

Hep aynaya baktım o bitimsiz yolculuklarda
şimdi bana her şey uzak, hasret ah
ne çok memleket

Not: Düzyazı şiirlerden.

13.06.2022

22 Kasım 2022 Salı

GEÇİP GİDERKEN

Gece ağır ağır kapandı üzerime

uyudum ve uyandı içimdeki beriki

hangisiydim tam olarak kestirmek güçtü

fakat içi dışı hüzün ben'lerimin.

Sorguladıkça düşüyordum ya o esrarlı felsefeye

adım adım

yaklaşıyordum "düğün gecesi*"ne ömrümün

bir ben vardı** bir ben

Yunus'tan beri içre

"Azrail'in kahkahasında patlayan***" o şiiri anımsadım

Anımsa****'ma tarihten ibaret değil miydi?

tarih geçmiş

melankoli duvarıma yazıldı  bütün bunlar benim

geçemedim öte diyara

geçemedikçe savruldum

savruldukça gece müziklerinin içinde bittim

bir o durak bir bu durak

sıra sıra sarmaşıkları göğüsledim çocukluğumun

dedemin özene özene ektiği menekşeler ayrıca

nasıl da geçti ömür: Ânın kayboluşu ile birbirine bağlı kareler

yaş kırk iki halbuki

yirmi sekiz yılım olsun bu diyardan geçişime

gene de insan doymuyor ömre

doymadıkça daha fazla yaşasın istiyor

benim için kafidir yetmiş yıl

yolun tamamı*****

olmasın isterim bedenim bir başkasına yük

*Mevlana

**Yunus

***Enis Batur

****Ahmet Oktay

*****Cahit Sıtkı Tarancı

12.06.2022

21 Kasım 2022 Pazartesi

CEVAP

 

Günün başında da sonunda da soru sormak vardı. 

Her sorunun cevabını aramamalı insan. Her sorunun cevabı olacak diye bir kaide yok. Olmamalı, değil mi? Gelgelelim sormak değerlidir. Hele ki iyi sorular sormak, cevapları çetrefilleştirebilir. Cevap ne kerte çetrefilse, zihin o kerte kendini geliştirir. 

Cevap, ne çok soru aralar bize.

Not: Düzyazı şiirlerden.

17.04.2022

DÖNGÜ

 

Bir volkanın kıyısında:

Zehir kusan partiküller, denize kavuşan lavlar ve oluşan adacıklar. Bir yandan yıkımsa, öte taraftan yepyeni bir yaşam değil midir?

Not: Düzyazı şiirlerden.

16.04.2022



20 Kasım 2022 Pazar

NE YAZSAK NE OKUSAK ZAMAN'I

 

Gece sayısız parçaya ayrılır bedenim. Her bir parça bir kelime olarak düşer zihnime. Okumak ille de sayfalar arasında gezinmek değildir. Kaleme yumulurum o vakit. Düşünce oluverir, çıkar sıcağı sıcağına dökülür kalem, beyaz kirlenmemiş kağıda. Yazmak ne bitimsiz bir ırmak.

Sabaha karşı kaç sayfa ömür tüketir insan?

Yazılır Zaman'ın hikâyesi. 

Okunur Zaman'ın hikâyesi.

Ne okusak Zaman'ı okuruz ey okur! 

Ne yazsak Zaman'ı yazarız ey yazar!


Not: Düzyazı şiirlerden.

16.04.2022


19 Kasım 2022 Cumartesi

GECE

 

En çok Gece'de...

Yaş aldıkça şu kaçınılmaz soru canımı yakıyor: 

-Saat kaç? 

-Saat Gece'nin uzun söylevi. 

Büyülü. 

Gece, bitmemiş kavga. 

İlk ışıklarla ölü bir pars gibi mıhlanan beden. 

Aniden Sabah.

Not: Düzyazı şiirlerden.

16.04.2022


18 Kasım 2022 Cuma

CÜMLEYE ÇALIŞIYORUM


"Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir."
Herakleitos

Soğuk bir sessizlik oluyor bazen kitaplığımda bütün o ciltlere bakarken.Sonu yok okumanın yazmanın, biliyorum, bitimsiz bir ırmak. Herakleitos, "bir ırmakta yalnızca bir kez yıkanabilirsiniz." demiş. O sessizliği...O soğuk sessizliği görüyorum o ânın cümlesinde. 

Sonra başka bir cümleye çalışıyorum.

Not: Düzyazı şiirlerden.

16.04.2022

15 Kasım 2022 Salı

KELİMELER


Yazmadan atamıyorum şu iç sıkıntımı, ne yapayım, ben böyleyim: İçimde ka(y)nayan kelimeler var. Şu yeryüzünde söylenmemiş söz kalmadı, derler. Yazacaksın da ne olacak?! Bir ışık düşürebilecek misin bir meselenin kalbine. Ama gene de ben inanmıyorum söylenenlerin hepsinin söylendiğine. Her geçen gün yeni bir tohum filizlenirken yeryüzünde, Hulki Aktunç'un dediği gibi, "yan yana gelmemiş sözcükler" elbette var. 


Not: Düzyazı şiirlerden.

16.04.2022



13 Kasım 2022 Pazar

EPİGRAFA DOĞRU


K'ya... "O bahtsız operanız bende", diye seslenmiştim bir şiirimde. 
Yaşıyor musunuz oralarda bir yerlerde hüzün olup da ey çocuk!

Cahit Sıtkı'nın otuz beş yaşının altı fazlası, yüzünde inceden buruşukluk. 

Yazılacak kelimeler var daha, henüz değil, daha çok erken, gitmemeli.Yıllanmış bir şarap gibi insan da olgunlaşır elbet, kemale ermeden yapmamalı. Perde kapanırken sahnede olmalı. Solgun bir eylül akşamı kotarmalı o işi, diyordun ya, gene de üzmemeli kimseyi. Hem, geride kalandır acı çeken. Seninki olsa olsa bencil bir kurtuluş. Değil mi K.?  Yapmamalı. Her şeye rağmen yaşamalı ve görmeli. Çocuk yapmamalı ama. Şu sancılı dünyada yaşamalı bir vakit. Şiir yazmalı, ışıktır şiir...İşte onu düşürmeli kağıda. Bir epigrafına doğru yol almalı sonra yaşamın. 

İzlemeli.

Ve fakat intihar mektubu;

                taşımalı gene de iç cebinde ceketin.

Not: Düzyazı şiirlerden.

Görsel bilgisi: 1914'te sahnelenen Alberto Franchetti tarafından bestelenen opera eserinin afişinde liberetto yazarı Gabriele D'Annunzio ismi başa yazılmıştır.

16.04.2022

10 Kasım 2022 Perşembe

BUZDAĞI

 

Yüzlerce Hayat tanıyorum, diyorum ya, kendimi kandırıyorum. Onca hayatı bırak, bir insan bir evren... Kendimizi tanıyamazken, bu ne cüret! "Her yüz bir öykü yazar", diyordu Ahmet Oktay. O yüzler, ne çok buzdağı!


Not: Düzyazı şiirlerden.

16.04.2022

9 Kasım 2022 Çarşamba

DİL VE METİN


Dilin hapsi, Zaman'ın devingenliği ve çıkmaz bir sokakta sessizce yürüyen şiirim. Ne derece benim o ve ne kerte okuyanın? Biliyorum, bilmez değilim: Metin benden çıkınca çok başka sularda yüzüyor. Her biri ayrı birer manifesto. Ve sormalı:

Dile hapsolmuş Metin ne şekilde tapıyor Tanrı'sına?

Not: Düzyazı şiirlerden.

Görsel bilgisi: Orhun alfabesiyle yazılmış ırk bitig,10. yüzyıl

12.04.2022

6 Kasım 2022 Pazar

YANKI

 

Aşka doğru bir yol, henüz başlarda. Bitmeden anlayamaz. O tatlı acıyı kavrayamaz. Bitimsiz olsun ister. An an dolar.Yankı: Hiç bitmesin ve gece müzikleri dinleyelim olur mu?


Görsel bilgisi: İsrafil'in sûr'a üflemesi.

Not:
Düzyazı şiirlerden

12.04.2022


ÖLÜM

 

Pencere önü çiçekleri; annemin; her biri Zaman'a ayarlı evrim. Bir ânın kayboluşu demiştim bir şiirimde: Çiçeklerin solup gitmesi: Şip-şak Ölüm.



12.04.2022

31 Ekim 2022 Pazartesi

YAZMAK HAKKINDA

 

Gecenin zifiri sessizliğinde yazmak;sırlarla dolu.
O sırlar ki, yazının kalbi: Sabahın ilk ışıklarına degğin
ne çok hüzün. İlk dakika ile yazının son uyku haline ince bir çizgi.
Çize çize çizik dolu kalbimi vere vere sıka sıka sıkı bir yazıya (ç)alışmak.
Ne çok batkı!

Zaman acımasız.

Not: Düzyazı şiirlerden.

12.04.2022

4 Mayıs 2022 Çarşamba

RÜYA

 


“İkinci hayattır”, demiş Nerval. Nicedir oradaydım:
 
Öylesine uzun kalmıştım ki, kaldığımı sanmıştım ki;
biriktirmiştim: Bazı imgeler zihnimde. Uyandığımda
anlamıştım: Bir döngü. Unutmak için özlüyordum orayı;
gelgelelim 'sıfır stres’in mümkünü 'Ölüm' değil miydi?


Not: Düzyazı şiirlerden.

25.04.2022

2 Mayıs 2022 Pazartesi

I

 

 Kendime de bir uyarı bu küçürek yazı.

Sorumlulukları bilip yap(a)mamak nasıl da acıdır.

İnsan, kendine de saygılı olabilir mi, bir başkasına olduğu gibi? Hiç şüphesiz olabilir. Örnekse, okulda öğretmeniniz size bir ödev vermiş olsun veya bir topluluk önünde konuşma yapacak olun. Öğretmeninizin verdiği ödevi yapmazsanız, o gün sınıftan geri kalabilirsiniz; topluluk önünde yapacağınız konuşma için yeteri kadar iyi hazırlanmamışsanız, tekleyebilirsiniz. Bütün bunlar moral bozucu olabilir. Kuşkusuz, bu her iki durum da insanın kendi kendine duyacağı/duymayacağı  saygı ile alakalıdır. Sorumlulukların bilincinde olmak, insanın kendine duyacağı saygıdan başka nedir ki?

Bir de şu var: Davranışa yansımayan düşünce makbul olmamalı.

Olmalı mı?

Kurguladığınız ahlakî hayat, davranışlarınıza çok küçük sapmalarla geçmeli.

Geçme(me)li mi?

İnsan, insan içinde çok insan!

Hangi insanın mutlu olacağı kuşkusuz zor bir soru. Gelgelelim bir beriki, bir öteki olarak bir başka ben yatmaz mı içimizde?

Beriki ile mutlu hayat sürmek istiyorsak (bir senkronize içinde), yani içimizdeki ben’inimizle barışık yaşamak istiyorsak, ben’imize saygı gösterip, ödevlerimizin bilincinde olmamız gerekmez mi?

Gerekir mi?

Ödev, acıları olan ama zevkli bir iştir.

Öyle midir?

 

 

 

30 Nisan 2022 Cumartesi

Mektup

 

“Kocam öldü. Oğlum yoktur. Senin ise birçok oğulların olduğunu söylüyorlar. Eğer sen bana bir oğlunu verirsen, o kocam olabilir. Hizmetkarlarımdan birini alıp onu hiçbir zaman kocam yapmak istemem. Bundan çok korkarım.”*

 “Günümüzde hâlâ mektup yazan ve bu yazdığını postalayan var mıdır, bilemiyorum. Geçenlerde sevdiğim yazara mektup* attım. Postane görevlisi, mektubumu kargo poşetine koymamı salık verdi.”

Her şey değişiyor. Mektuplar da değişiyor. Çok eski çağlarda, Mısır krallarının Hititler’le mektuplaşmalarından, E-Mail’e uzanan uzun ince bir yol.

Biz gene de çok uzağa gitmeyelim: Bir ihtiyacı karşılıyordu kağıda yazılan mektup: Asker mektubu, edebiyatçıların birbirlerine attıkları mektuplar (edebî), siyasî birtakım mektup örnekleri, ilmî mektuplaşmalar vesaire. Çok farklı ihtiyaçlara karşılık vermiş.

Bir de heyecanı vardı: Beklemenin inceliği. Heyecan gitti: Yazdıklarımız o an karşı tarafta bitiveriyor.

Teknolojik gelişmeler benim kuşakta (90’larda) fax’ın yaygınlaşmasıyla başladı; günümüzde E-Mail’e kadar yol aldı.

Günümüzdeki araçlar, insan hayatını her geçen gün daha da hızlandırıyor. Dönemimiz hız dönemi. İşin doğası gereği, bu değişime ayak uydurmaktan başka çare yok.

Öte taraftan da, kağıda yazılan “klasik mektup”a ağıt yakmanın da vakti:

Mektup, “eski dünya”nın bir iletişim aracı olarak tarihte yerini aldı: Eski dünyaya şapka çıkarmalı.

*Mısır Kralicesi’nin Hitit kralına evlenme teklifi mektubu.

**Selim İleri’ye gönderdiğim mektup.

Görsel Bilgisi: Eski Mısırlı Kralice'nin bir mektubu.

28 Nisan 2022 Perşembe

Kütüphane

 

Sessizdir. Öyle de olmalıdır. En küçük hışırtı konsantreyi bozabilir: Okunur, okunur, okunur. Daima mı sürer bu?! Sürmez! Zaman zaman keşfe çıkılır. Rafların arasında, huşu içinde gezilir. Ucu-bucağı görünmeyen, bilinmeyen bir girdaba kapılınır. Sonsuz evrene benzetilebilir mi kütüphane?: Sınırsız sayıda gezegen ve yıldız. Nasıl da çekicidir.


Bidünya kitap ve sınırlı Zaman.

Görsel bilgisi:Kraliyet Portekiz okuma salonu/Rio de Janerio/Brezilya

27 Nisan 2022 Çarşamba

Dolmakalem

 

Nasıl kayar kâğıdın üzerinde… Nasıl yazdırır insanı… Büyülüdür! Gelgelelim, ihmal edersen, büyü bozulur; mürekkebi kurur, yazmaz olur. Çoşku tükenir.  Öyleyse yaz, yaz ki; coşkudur yazmak!

26 Nisan 2022 Salı

Kitap

 


Rafta duran kitabın önce sırtı görünür. İzlenir anlara sığacak bir vakit. Ardından, parmaklar temas eder nesneye. Çekilir raftan. Ele alınır. Varaklanır: Yazılar akar. (Nasıl büyülüdür!) Sonra kapanır ve önkapak fotoğrafı izlenir. Ve başlık! (Başlıklar, ne çekicidir!) Ardından, arka kapak yazısı dikkatle okunur. Bir malûmat edinilir. Kurguysa, bir ipucu aranır. (Aralanır, aralanırsa.) Başka türlerde ise, merak uyandıracak birkaç satır. Tekrar varaklanır. Son: Sessizce unutuş rafına geri itilir. Yalnızlaşır orada. Bir Dünya'dır batan rafın arasına. 

Kitap, hüzündür!

6 Nisan 2022 Çarşamba

Kum Saati

 

Eski sevgilinin hediye ettiği ahşap kum saatini çevirdim ve masanın üzerine geri bıraktım. Ağır ağır aşağı inen kum taneciklerini izlemeye koyuldum. Bir şiir okumu kısalığında-belki de uzunluğunda- boşalıyordu kum taneleri aşağı doğru. Ve ben, şu zamana kadar, kaç şiir okumu yaşamıştım...Kaç şiir okumu önce ayrılmıştım eski sevgiliden...Bütün bunları yazdım ve elimdeki dolmakalemi defterimin üzerine koydum. Şöyle düşündüm: "Zaman, en çok, onu fark etmemize yarayan araçlarla acımasız yüzünü gösteriyor bize."
Usulca defteri kapattım.
12 Nisan 2020