23 Nisan 2023 Pazar

YALNIZLIK ÜZERİNE BİR DENEME

I

Ev'i tek mesken tutuyorum son yıllarda. Neredeyse on yıldır oda çağırıyor beni. İlkgençlikte kalabalık ve gürültülü İstanbul kentinde o kadar gezmişliğim var ki, şimdi ağır ağır sakinliği çağırıyor bedenim. Kafeler, barlar, tiyatrolar, baleler, konserler, açıkhavada canlı müzikler, şiir festivalleri, edebiyat matineleri, kütüphaneler vesaire. Şimdi daha çok dışarıyı kendi odamdan tanımlamaya çalışıyorum. Bu tanım çabasında bana en çok yardımcı olan nesne ise Kitap. Evet, neredeyse on yıldır bu nesne üzerinden tanımlıyorum dışarıyı. Yalnızlığın başka başka halleri vardır. Benimkisi kalabalık bir yalnızlık: Konular, düşünceler, yazılar, roman karakterleri, şiirler vesaire.

II

Kitaplar üzerinden tanımlıyorum, dedim ya. Bir örnek: Sokağa çıkıp bir kahvehanede oturacağıma, Enis Batur'un nefis Osmanlı'dan Cumhuriyet'e kahvehaneleri anlatan denemeleriyle haşır-neşir oluyorum. Bir resim sergisini gezmek yerine, Selim İleri'nin o nefis romanı Yaşarken ve Ölürken'nin giriş bölümünü tekrar okuyorum. Bazen de okumama gerek kalmadan hayal ediyorum o resimromanı. Estetiği böyle tecrübe ediyorum. Evet, daha çok ev!

III

Dostlarla da buluşma yerim ev oluyor nicedir. Durumumu kabul eden nice arkadaşım da, benimle bir kafeye gidip kahve içmek yerine, evime kadar gelip, benim kendi elimden pişirdiğim eviş kahveyi içiyorlar. Bu durum bana oldukça konforlu geliyor. Bütün zevklerim ev halinde bütünleniyorlar.

IV

Evde nasıl oyalanıyorum? Bir mottom var: Doğan Hızlan'ın bir denemesinden (ç)alarak söyleyeyim: "İyi bir kitap, güzel bir müzik, nefis bir yemek. Sokağı bahçeyi aramam."diyor DH. Evet, ben de DH gibi sokağı bahçeyi aramıyorum. Yeter ki bu üç şey gerçekleşsin.

Bir de şu nefis şiir beni hayli iyi tanımlamış, Enis Batur'dan okuyorum:

KARAR

Yalnız ömek istiyorum", diyordu,
ardında bıraktığı mektupta. Sanki
yalnız yaşamamış gibi. Ufak bir odası
olurdu taşınılan her evde, kapanırdı
dört duvar arasına saatlarca.Çıkıp
karıştığında ortak düzene, dertop bir
kirpi, kerpetenle söküp almak gerekirdi
kelimelerini. Artık yeni odalar bekliyor
onu, diye geçiriyor içinden ötekisi: Sinsi
bir koridora kapısı açılan beyaz duvarlı
hücresinde, kimya ve ışın, kusmak için
gideceği karanlık bir banyo, arasıra
ateşini yoklamaya gelecek nobran yüzlü
bir hemşire, geceleri çökecek derin
kanlı sessizliği bakalım sevecek mi.

V

Öte taraftan yaşamıyor da, yazıyor-okuyor, dinliyor ve yemek yiyorum sanki. Yaşamak başka bir şey...Çok başka bir şey 'normal' insanlar için. Yaşamak tanımı çıldırtıyor beni. Ben yaşamıyorum ki, okuyor-yazıyorum... Ve yaşamamaktan da memnunum. Yalnızlıksa yalnızlık, yaşamamaksa yaşamamak...Ben böyleyim, ne yapayım...

Not: Kıvılcım Denemeler'den.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder