23 Ekim 2024 Çarşamba

Oratoryo

 I
yağmurluydu bugün gelmedin ağladım.
bir şeyler anlatmalı dedim hüzünlü,
bir şeyler hüzünlü

II
önce yağmur damlaları olsun, kıyıda köşede kaçışan insanlar,
üşüyen kediler, sokak aralarında uçuşan sonra vazgeçen
bir yığın ıslak gazete kâğıtları

III
sevincin de hüzünlü taraflarını buldum
hüznün de sevincini
bunu düşündüm, sana gelmek istedim
sevinçle, hüzünle sana
sen gelmedin, seni özledim

IV
ve uzun zamandır ilk defa bir başkasını özledim.
kurtulmanın belirtileri midir
bedenlendin !

V
bunu kestiremiyorum…
ilk defa bütün üsluplarımı kırıp da yazmak istedim
Sıradan olsun, sadece içimdeki duygularımı döken bir şiir
uzun zamandır henüz ilk;
ilk defa yağmurdan sığınarak
kalabalıklardan kurtularak sana koşmak

VI
Sonra en giz heybemi açtım birden bire
düşlerdeydin !

VII
unutmamı bekleme benden
Tanrı seni inkâr etti ben tanrıyı
yalnız sen vardın sanrılarda

VIII
girilmez bir kopçada kaybolduk.
her açılmada yeniden, yeniden iliklenen
bir düğmeydin
sonra içimde kırılan bir ayna
kendimi inkâr ettim, sonra seni
birden bire arafında eridim şiirin
arafında eridim şiirin… arafında eridim şiirin…
arafında eridim şiirin… arafında eridim şiirin…
şiirin arafında.

IX
sis ve rüzgâr
bu sessiz dünyada seni çok özledim
yok, öyle değil bu sessizlik
başka
bambaşka!
çöl!!!
kurak bir çöl

X
kaktüs ağaçları açar misal
kurumuş deniz kumlarının içinden göğe doğru yükselirler
bir vicdan muhasebesi
öyle değil; ağlamaklı
adı sessizlik
sen en ücra aşkım!
sevgilim
beni affet olur mu?
kirletmeden yazıyorum buna inan olur mu?

XI
tek bilebildiğim şu sonsuz evrende benim
sevgilim!
senin sonsuz evrenin bilgisine açlığın

XII
kirlilik bizim olsun tüm pak (temiz) sevaplar onların

XIII
biz sessizliğimizle yaşayalım olur mu?
kalabalıklar onların
temizlik onlara kalsın biz kirlilikle yetinelim
sesizlik (bir) , sessizlik( iki) , sessizlik (üç)
müzik, duyabiliyor musun şimdi
içinde gezinen o tını hani Loren McKennitt
onların olsun
bize sis ve rüzgâr
YÜCEAŞKIM

XIV
bize uygarlar, uygarlıklar, çok tanrılar
belki yeter sevgilim ağlamaklı bir gecede
biz e ağlamak bile yeter sevgilim
onlara gülmek kalsın, olur mu?
bize sis ve rüzgar yeter sevgilim!
Bütün evlilikler onlara kalsın misal
bütün bekâretler de öyle hepsi onların olsun sevgilim!
hatta sevgilim “Yüce İsa” onların olsun!
kutsal Muhammed’e dualar edilsin
Musa örneğin sevgilim
yarsın okyanusları bölsün ikiye
bize sis, rüzgâr ve uzak; çok uzak ışıklar yetmez mi?
yetmez mi sevgilim ağlamaklı bir sisli gecede
rüzgâr misal sisleri uzak ışıklara dağıtsın
yetmez mi sevgilim
yeter de ne olur; yeter de bana yüce aşkım!

XV
Kutsal (MUKADDES) Roma onların olsun

XVI
Roma, Bizans-Osmanlı
bütün imparatorluklar onların olsun olur mu?
yeter ki yalnız kalalım seninle

XVII
yüce aşkım sen ve ben…
BİZE SİS-RÜZGÂR -UZAK IŞIKLAR
Olur mu?

XVIII
Misal;
…büsbütün Attila İlhan’la İlhan Berk’in imgeleri onların olsun

XIX
şimdi bir nefes alalım
içimize çekelim sisi
rüzgârla kalbimizi dağlayalım sonra
dağlanan kalbimiz bize yeter diyelim!

XX
diyelim bir çöl fırtınası olmakta
hep beraber tanrıya yakarmaktayız.
o ahiret kalabalığında beni arar mısın en sevgili

XXI
kır serinliği yaşamak; anlamlandırmak doğayı
bir dünya kurmak
medeniyetin en uz noktasında bırakmak kendimizi dalgalara
parçalanmak sonra
bir Virginia Woolf karamsarlığıyla
zerreciklere karışmak evrenin en dip noktasında

XXII
işte Pers işte Ahura Mazda
tapınası doğunun limanlarında yıkanmak en sonu
Âmin Maulof’a bir selam çakmak doğudan geçerken

XXIII

diyelim
diyelim sonludur
evrenin ucu gelmiş
Himalayalar’a baktığı gibi bakıyorsun İskender’in
sonra bir nefes
çok şükür yaşıyoruz sevgilim

XXIV
diyorsun ki daha ileri… Daha ileri… Daha…

XXV
kesik kesik damardan akan kan
aklıma düşenler hep kesik bir kan kokusu halinde
şiir

XXV
hüznün adı kesik gelen kan pıhtıları
anla işte o vahim dizeler

XXVII
gecedir
sis bulaşmıştır rüzgâr karışmıştır
dağlamıştır şu dağdağalı doğada hüzün
kalpleri…

XXVIII
bir açıla görülmesin doğunun İştar’ı
gör bak sen bereketi
yağmur duaları çoktan okunmuştur.
eller Uranus’e dokunmuştur
avuçlarımız Gaia’ya dönüktür.
Khaos başlamıştır
kaos kargaşa keşmekeş
evet
İşte o zaman ben seninle sevişirim
kırık kalbin ve incelik dolu sözlerinle
en sevgili, seninle.

XXIX
birden bire Üsküdar koruluğu gelir aklıma
Doğu’nun kadınları gelir
Müslüman çocuklarıyla çay içerler
ben seni düşünürüm.

XXX
sen yanımda olmadın mı
en uzak ışıklara bakarım
neden sürekli bir yaşam bulurum oralarda
kendime
seni bulurum
İskender’i bulurum
Sultan Mehmet’i bulurum uzak ışıklarda
Gazi Paşa’ya selam dururum

XXXI
düştüm
bir lotus çiçeğivari salınıyorum sazlıkların arasında
huzurdur salınmak
bana özlemdir

XXXII
bütün kesik kesik pıhtı halinde gelen dizelerim
Laf
Seni Çok Özledim!

2009-2010/Haziran-Temmuz-Ağustos 2021

Not:Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.

Çizilen

parmakların
arta kalan
bir tragedyanın
son sahnesi
ara bir yüzden
çakılan selam
suretinde seçemediğim
muhtemelen
kırık bir ağıt
artık her düşmede
yeniden yükselen
yaban
deli yüreğin
parlement karanlığı
düşler
dinlencesinde hüznün
-resme çizilen şiir-
işte böyle
iddiaya göre
atlas içinde
koca bir uygarlığı
yok ettik
biz
teorilerimizi
tutsak bir cinselliğe hapsettik
cinayeti budur cinselliğin
kemirdiği korkuların
tütsülü yansıması
gözlerini saklayan kim
pagan/us
sen değil misin ki
İbranice türkü çığıran
tanrıçasına sarılan
-resme çizilen şiir-
işte böyle
iddiaya göre
atlas içinde
koca bir uygarlığı
yok ettik
biz
teorilerimizi
tutsak bir cinselliğe hapsettik
cinayeti budur cinselliğin
şimdi
hangi çağın mitografı bulacak
bitip yiten aşkımızı
-aşk nedir ki düşlerin yanında-
binlerce sene sonra
hangi medeniyetin sunağında
aranacak izimiz

20 Haziran 2013

Not:Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.

Bir Cinayet Masalı

K’ya…
Bu bahtsız operanız bende

sevgilim
geri dönmek sana
ağır pastoral kütüphane
bu arkhe kokan evimiz
bu uçsuz bucaksız kitaplar
şiirler
sıkışan hayatlar
kapı eşiğinde duran kedimiz
fezanın kızıllığını izlemişliğimiz
sonra
Picasso bize bakar ama ısrarla
ısrarla sayfalarını açmayışımız
sevgilim
geri dönmek sana
uzak ışıklara
lafın en özü işte bu entelektüelite
ve leylaklar ve yalnızlıklar ve yok oluşlar
sonsuz bir özgürlüktür deniz
ulaşılmaz bir maide
çok çeşitli balık türleri vardır orada
nereidler misâl melankolik bir havada
sürekli değişirim bu kapıda
bir metafor belki
sevgilim
geri dönmek sana
cerahat akıntılarım
sarı demeliydim
tapınç bir sarı
tapınç bir sarı sevgilim
kirliliğini hissettiğim bir sunak
bir kış gecesi
bir kış gecesi
yağmurun altında çamurlanırım
bu kapı dişil sularla örer bedenimi
kırmızı dedim ama
kırmızı dedim ben
dehşettir sevgilim
savaşta
bütün dökülen kanlar
kutsal uğruna da olsa vahşettir

sevgilim
sonra geri dönmek sana
uzak ışıklarımıza
frengi olmuş bir resim akıyor erguvanî bir renkte bak
evet
evet
geri döndüm sana
dinle!
sonunda
nötr olmak!
kocaman bir soru işareti
eflatun
işte bu renkte annemi ararım asıl
işarette temiz kalbini
midem bulanıyor sevgilim
yaşam kaygım başladı
kapıdan içeri girmek istemem
bir yandan iterim içeri kendimi
olup bitenleri izlerim
sonra
sonra
bütün renklerden kurtulmalıyım
ağır mum kokusunu unutmadan
son bir kez dönüp arkama bakmadan
kesiyorum hesabımı bu hayattan

21 Mayıs 2015
18 Ekim 2020

Not:Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.

Kala Kal...Kal

büsbütün dekorla efekt arasında
oyun saatini bekleseler de her şey hazır
ben geç kalsam oyun iptal olsa
ihanetin adını bulamasam koyamasam
keşke olmasa…
olsa da keşke oyun başlasa
dekor yapsam sonra efekt ve ardından
oyun bitse de temizlesem tiyatroyu
kondivitler suflörler beklemeseler
alsalar yevmiyelerini de gitseler
tiyatro büsbütün sessizliği ile kalsa
keşke gelebilsem de büyük oyuna yetişsem
tiyatro bana kalsa sessiz çığlıklar
makyaj malzemeleri dekor dağılmış
efekt bitmiş müzik de yok artık
kalsam da tiyatro bana
konuşsa
yalnız bana...
geç kalmasam da kapansa perde
bitse oyun kalsam
kala kalsam
sessiz duvarlar içinde

Not:Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.

Mai'ye Dizeler

I
sabahın ilk ışıkları
kuşlar şakıdılar
beyaz bir güvercin
su birikintisinden içtiği suyu
doyduğunu kustu

II
bir otomobilin farları yandı
iş yolcuları sabahın
yol tuttular ben bir şiir tuttum
sana sallayacağım

III
uykusuzluğumu çizdi bir jilet
kesti böğrümü sular
kalbim kendiliğinden durdu
yeniden başlamak için
kalbur zamana bir yol aldım

IV
demir gibi soğuk sabah
kayınlar usul açıyorlar
bir kelebek adını kusuyorlar
ben mai’ye dizeler seriyorum

V
bir günah gibi özledim seni

Not:Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.

Azılı Katil

küfür gibi
değil
ta kendisi bir gece
ağır
günah sepetinden gelen
gibisin…
devrik cümlelerin ardından nisanda kar yağar
bu sensin…
şizofreni senin işin ben öğrencisiyim
karıştırır oldum her gün bir başka lügatı
Poseidon şahit olsun okyanus derinliğinden
senin zenginliğinden
esaslı
bilememiştim…
bilmek zor gibisin…
hayat diyeceğim şiirimin adına
ve Zeus bitecek orada umarsız
bir amazon sertliğiyle
dimdik ayakta
gibisin…
en güzeliyle yoğrulmuşsun
ne ki çirkinsin…
belki de
bütün bu kır çiçeklerin
leylak kokuların taç yaprakların
sanki bana kar yağar gibi ağır nisan ayazı
takatsiz Athenam
bir zeytin ağacı dayanıklılığı
bütün cevherinle
çıkıp gidiyor
olup bitiyor gibisin…
sen acımasız bir katilsin
azılı…

Not:Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.

Saklı Hüzün Bahçesi

okullusun henüz çocukluk anılarına saklı bir yüz
biraz japon biraz da Türkistan
lısın...
ilk kopyasını verdiğin kenar mahalleli çocuk
ve şimdi en yorgun sevdada...
sonrasını bilemem neden ayrılmışız
sen üniversiteli bir kız beni sorma
hayat yollarında ağır sonbahar yolcusu
ama yine de buluşmuşuz nasıl olduysa
kestirememişiz...
ikinci ayrılıkların ilk acısını
hep yok oluş bir ağızdan tüme varmışız
bütün İstanbul bizi demlemiş hafif tek şekerli
yıkılmışız...
Çengelköy’de ilk yaz Samatya’da kış
ve yıllar geçse de görmüşüm
ihanet saklı yüzün
kaybolmuşsun
nafile aramışım ağır asfalt egzos kokusu
yollarda hep senin sanrın...
ve hüzün saklı ilk yaz leylakları
hayalimde...

Not:Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.

Yorgun İşçi Beyitleri

I
dize dize yayılıyor gün ortasında hayat ağır
bir çocuk görüyor düşünde emekçi, usulca bırakıyor içmeyi

II
Ortaköy’de bar kalabalığı, keyif ona güzel
sen biraz kahve ucuz sigara acı ve tatsız

III
evde bekleyen karın çaresiz, geçim aslanağzı
ay ortası avans, kendi emeğin, ne yazsak ölümü yazarız

IV
mezar çiçekleri bitmiş yaşamın derininde
gümüş ağzıyla dolanıyor hüzün bak işte sana kış

V
yoksul bir cuma, yevmiyeler eksik, yorgun ve umutsuz
kararmış gökyüzü alaca bir yıldız belirmiş belki merih

VI
zaman geçecek, satırlar arasından okunacak sözcükler
dökülecek sır, eşitsiz dünya diyeceksin, dört yoncalı ağbiler

VII
bitap bir beden hava sıcak terli düşlerde
aman uyanmasın yeni hayata doğru demokrat

VIII
kahır akşamları gül ve karanfil
şiir oluyor çay içimi siyah elleriyle işçiler

24 Nisan 2020

Not:Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.

Deniz İçin Şiir Çiziktirmeleri

I
bir denizin eteğinde koydasın
yoksul bir pazartesi
hava sıcak terliyorsun
fakat su soğuk
usulca bırakıyorsun kendini sulara
deniz özgürlüktür

II
tepede güneş yakıyor
su seni irkiltiyor kararsız
yüzüyorsun,
deniz ikilemdir

III
tuz dudaklarını kurutuyor
yalamaya korkuyorsun
mikropludur modern zamanların suları
deniz endişedir

IV
bir kulaç sonra denizanası buluyor seni
saydam
elinle itiyorsun derine
deniz ufuktur

V
sıkılıyorsun
seni bekleyen yok
çıkıyorsun
kumsalda sular süzülüyor bedeninden
bir gazozcu geçiyor önünden
deniz yalnızlıktır

VI

yatıyorsun bir kitap karıştırıyorsun
bitimsiz bir hikâyede
hiçliği özlüyorsun birden bire
deniz sonsuzluktur

VII
bir iki çocuk geçiyor gülüşerek
kum tanelerini sıçratıyor
irkiliyorsun
hayat acıdır ve
uyanmak hikâyeni uykunda bırakmaktır
deniz uyanıştır

VIII
bir yengeç yürüyor kıyıda
akışına övgü düzüyorsun Zaman’ın
olmayacak an’lar düşlüyorsun
deniz vakittir

IX
uzak bir çay bahçesinden yankı yankı
müzik sesi yükseliyor
duyuyor mırıldanıyorsun
deniz unutuştur

X
öğleden sonra
bir karaltı çöküyor havluna
gözlerini tam açıyorsun artık
her şeyin bir sonu var hayatta
deniz uyanıştır

22 Nisan 2020

Not:Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.

Yaz İçin Prelüd

şimdi yaz
salkım salkım leylaklarıyla
hanımeli kokan sokaklarıyla Adatepe’nin
yorgun erkekleriyle
şimdi yaz
püfür püfür esen pasajlarıyla İstanbul’un
balık kokan çarşılarıyla
manzarası çocuk işçileri
boyalı elleriyle en çok da alın teri yaz
şaraba yakın sakallarıyla ümitsizlerin
şimdi yaz
üşütmeyen yağmurlarıyla
kentin en eski çeşmeleriyle serinleyen
Tanrıdan uzak sokak adamlarıyla
şimdi yaz
kıyı lokantasında okuduğum
güneşe vuran Büyük Saat’iyle Uyar’ın
Nâzım’ım destanıyla
şimdi yaz
Edip Cansever’in Yaz Mutluluğu’ndaki kirazlarıyla
Boğaz’da şilepleriyle Attilâ İlhan’ın
sarmaş dolaş âşıklarıyla
şimdi yaz
kıştan kalma boy atan çamıyla Çengelköy’ün
sulu şeftalisiyle bademiyle
şimdi yaz
geçmiş zaman elbiseleriyle
Beyoğlu’nun
terli sinemalarıyla
şimdi yaz
martılarıyla Kadıköy’ün
operasıyla, tiyatrosuyla, sinemalarıyla
emeğiyle bir kondüvitin nefesiyle
şimdi yaz
pencereden içeri giren ılık
esintisiyle erik ağacının
mevsimin ikindisiyle…

01 Haziran 2021

Not:Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.

Tayın İzi

I
yelesini yitirmiş bir tay
adada orda Heybeli’de
senin sol yanında
haydi kalk yitirme merhametini
bu şiirde bir sen bir tay bir ben
bir de kıyı şeridindeki aşı boyalı ev
bacasında kargalar, martılar, serçeler
hep bu güzellikler
su serin sonra esiyor, ve akşam:
bir öte dünya gibi batıyor
çay bahçesinde uğultular uğultular
sakinim çok fakat
bir o kadar da kızıyorum hayata
ve Allah’a
yelesini yitirmiş bir tay

II
yaz akşamları hep serin midir böyle
biraz da hüzün
paramız yoksa suyu bölüşürüz
ölüm Allah’ın emri ama
olmasaydı olmasaydı böyle
haydi yaşamın ustası şaire sor
belki anlatır gökyüzünü yeryüzünü bu yaşamın dayanılmazlığını
kalabalık her yer
yelesini yitirmiş bir tay
merhamet et, acı ona, yeter
gerisi Allah’ın emri
şaşıyorum umutsuzluğa
oysa hassas ol demezdi annem
hayatı kaldıramaz böyleleri:
Allah’a inan Allah’a inan Allah’a iman derdi
yelesini yitirmiş bir tay
inkâr Allah’ı

19 Haziran 2020

Not:Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.

Bir Şey Var

istediğin vakit silebilirsin
bu yüzden kurşun kalemimle
öpüyorum yazıyorum sonra
kelimeler canlıdır yaşarlar tek başlarına
yolun uzunsa bir kitap koy çantana
uçtuğunu görürsen bir güvercinin
bir şiir tut kendine
anlaşılır gibi değil bu gök, bu rüzgâr ve bu deniz
acı bir meltem esiyor hüzünlüyüz hepimiz
işte bak bir uçurtma uçuyor orada, uzakta
özgür ol sen de
sakin akşamüstlerinde erkek kalabalığı kahvelerde
belki bir yaz kasabasından kalma atletli adamlar
şimdi hangi uygarlığın beşiğinde
yazıyı ve parayı bulan
bütün ayaklanmalar sabaha karşı mı yapılır?
sabahın güzelliğinde devrim var
sen oradaki halk ol, olur mu?
doğan güneşte bir şey var bir şey bilemiyorum
dünyanın bütün saatlerinde bir şey var bir şey
Turgut Uyar’ın Büyük Saati dâhil bir şey
davasına inanmış terli gençler hani şu kanları kaynayan
ücra bir yerde sıkışan hayatlar
her şeye başlangıçlar gerekiyor her şeye
kara tren uzuyor yol kısalırken ve
gün günden yaş alıyor yaşlı bir çınar unutma
şiirlerde yok belki ama
yazdığım daktiloda, yonttuğum kalemimde, su içtiğim bardağımda
emek var emek var

23 Mayıs 2020

Not:Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.


Eski Bir Fotoğrafa Doğru

 I
görüyorum
pencereden içeri giren yağmuru
kalkıp
bir kitap seçiyorum raftan
kahve kokuyor eflâtun odam

II
yalnızlık zamanlarıma sakladığım gramofonda
eski bir taş plak dönüyor Yunan müziği
yükseltiyor yükseltiyor yükseltiyorum
yankısını adalara
senin olmadığın gündüzlere

III
rakıya gömülüyorum hafiften
buz kırıyorum dişlerimle
beyaza dönüyor su
mavi düşlerde, bir kadeh, efendice!

IV
hâtıra defteri oluyor akşam
yaz, yaz diyor
serin akşamüstlerini, ıslak taş duvarları, bahar sabahlarını

V
eski bir anı oluyor Zaman:
içinde yaşarken ne çok unuttuğumuz
unutup unutup hatırladığımız

VI
annem portakallı kereviz yapıyor
kokusu tüm evi kaplıyor
rayihasını çekiyorum içime
ev: sıcak aile ikindileri

VII
aynalı dolapta suretimi seçiyorum
kim bilir kaç yüzümü
her uyandığımda biliyordur diye söyleniyorum
bulutlara

VIII
sanki dünyada bulunmuyormuş gibi
işçi elleriyle yakıyor sigarasını babam
bir nefes çekiyor içine
dalıp gidiyor uzaklara

IX
korkuyla bakıyorum gökyüzüne:
kara ve kasvet içinde
en dip derinlerde deprem bekliyor İstanbul’u

X
özgür atlar düşlüyorum kayışlarından kurtulmuş
gözleri parlıyor, yaz akşamlarına koşuyorum
mutluluk
bir an’da kaybolmaktır

XI
yasaklı yazılar yazıyorum geceleri duvarlara
günün erken saatlerinde yevmiyeliler
kaba elleriyle boyuyorlar

XII
bir şiirin bitiminden başlıyor
dağların koyuluğunu, ovaların yeşilliğini
çiziyorum kâğıda

XIII

hiçbir dilin kavrayamayacağı
öyküler yazıyor bir şâir
usulca ağlıyorum

XIV
Boğaziçi’nde geçen çocukluğum
çıkageliyor tarihin içinden
püfür püfür esiyor şiirler: Yaprak dökümü
başlıyor

XV
eski bir fotoğrafa doğru
bakıp şiir yazıyorum:
ne kadar da güzel duruyor eskimişliğin

04 Mayıs 2020

Not:Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.

Solgun Bir Masal

perdeleri açmıyorum eve ışık girmesin
geleceğin günü bekliyorum E-10
sen şimdi sekiz yıl öncesinde
hava limanına kalkan o son otobüste üzgün
bir şiir kitabının arasında sakladığın
kurumuş bir leylak sevgilim incelik
en dip hayalleri yaşıyorum
yüzeyden ırak hep uzak hep
tango tınısı duyuyorum Akdeniz
deniz havası esmiyor içerisi duman
bir sigaranın bittiği yerden başlıyorum
içmeye gündüzün konyak!
sesler işitiyorum odalar üstüme kapaklanıyorlar
bir saksıda yoksul bir mor menekşe büyütüyorum hazin
ne zamandır duvarlar sevgilim
çalışma masamın üzerinde duran kırgın defterler hüzün
hepsi solgun bir masal

25 Kasım 2017

Not:Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.

Akdeniz Kesitleri

 I

h harfi ince bir hüzün
yel değer kalbe
aşkla arkadaşlık:
sanki bir Selim İleri cümlesi

II
deniz ve
gökyüzünü sarmış yaz neşesi
bir kıyı kasabası
öyle uzak ki bana
kent insanıyım
yapamam oralarda
aşklar aşklar aşklar

III
tırmanıyordum bedenini yaz aşkımdın
sen ki açmıştın yüreğini
yasak koylarda yasak koylarda

IV
kim ki vurulur sana benim gibi
açsın gözlerini
uzaklara
uzak ışıklara
ayrılık günah orada

V
sabrındandır bana verdiğin
yaşamalar-ölmeler
hep içlendiğim
mahkumum kentimin rüzgârlarına

VI
kesik kesik akıyor ya bu şiir
Tanrı yoksa mavilik var
Arşipel’in sağrısında

VII
durmuşuz deniz kıyısında
bir gölge düşürüyoruz aşklar
aşklar aşklar üstüne

VIII
bir Dağlarca şiiridir
zaman zaman uğradığım
sana okuduğum Akdeniz
yüzen balıkların gölgesinde

IX
ıssız bir karanlık
ruhunu öpüyorum
öpüyorum gözlerim kapalı
yıldızlar
yıldızların oyunuyla akıyor sema
ve yinelemeliyim:
sen bana uzak
uzak
hep uzak

X
gelgelelim yalanla yürür şiirler
şair sözünden
bana yalansız gel
başka sularda başka sularda

26 Mart 2021

Not:Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.

Bekleme

ıssız bir odada ömür tüketiyor:
kitaplar, dergiler, kırgın defterler
birtakım tozlu bir şeyler işte
burada nasıl geçer Zaman:
okuyarak, yazarak
alışkanlıkların kurbanı yıllar yılı
bir operanın tınısına kapılabilmek isterdi
kim bilir, yalnızca o tını
bu isteği içinde doğurtabilseydi
hep kendi başına bunca yıl
kurdu dünyayı bu kirli odada ve karanlık
şimdi bir ışık düşürmek gerekiyor:
çağrışım yüklü bir tablo örnekse
bir düş de değil belki:
sevgiliye bir kelime

06 Ocak 2020

Not:Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.

Renkli Bir İntihara Doğru

Selim İleri’ye… Gezi Pastanesi’nde çay içimi
incelik dolu sözleri için...

geceleri aniden uyanır
gül kokunu özlerdim kırgın bir kırmızı
bayılıp sızana kadar romanlar okurdum
yalnız seni sayıklardım yalnız seni satırlarda
beyaz
bütün kitaplığımda şiir şiir
arardım da göremezdim bir türlü o simli düşü
pembe
bir hamal vardı bilirdin
her akşam aynı saatte yüklerdi el arabasını
usulca ağlardın sanki hüzün kuyusu gözlerin
hangi renkti şimdi bilemedim
Beyoğlu’nda eski bir batık arardım başkenti ilişkinin
ne çok özlemdi şehir
eskitip eskitip giyerdim ya solmuş ceketimi
hatırlıyorsun, değil mi?
iç çebimde süslü sözler saklardım
yalnızca sana adadığım hikâyeler yazardım düşlerimde
renklenir renklenir durulurdum
ekseri serinlikte çıkardım ya denize bilirsin
kimdi o kimdi hatırla:
şimdi en çok Bedri’ydim o filmde* ben
ıssız resimler yapan, ‘kilise korosundan bozma” Batı müziği dinleyen
renkli bir intihara doğru giden mutsuz sevgilin

*Kırık Bir Aşk Hikâyesi
27 Nisan 2021

Not:Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.

İç Dökmeler Duvarı

 I

kalabalık sözcükler üzerinde
kış’ı gör
yağmur çiseliyor ılık
geyik başıdır yalnızlık
orda öyle duruyor

II
bir taverna
Rumca şarkılar yükseliyor
sen de katıl haydi koş
eşlik et melodiye incelikler diz evrene

III
sana cümleler kuracağım seversen
babam işçidir ey zaman
yaralı gönüller tiyatrosu

IV
Zengin Lokantası diye bir yer
adı ışıltılı kendi yoksul
mermer işçilerinin çorbalarını içtikleri
gel haydi, gel sevgili

V
güneş doğacak bak
bir hüzün tut

VI
kendimin yabancısıyım
ve seni okuyacağım kitap kitap

VII
bir balık nasıl farkında değilse yaşadığının
öyle kör ediyor beni aşk ey Sappho

VIII
yeryüzünün bütün ah’ları toplanın
yağmur duası misali
sevgi duvarına yürüyün

07 Temmuz 2020

Not:Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.

Silinirken

ve seninle gene gül kokluyoruz, eski günlerden bir sahne;
neşe, mutluluk, sonsuz bir şekilde akıyor zaman hiçliğe:
ellerin, beyaz ellerin kış akşamları
utangaç al al suretin senin sevgilim bitmesin
gel, bitmesin


şu gönül kırgınlığı bitsin

ve seninle gene gül kokluyoruz, eski günlerden bir;
sevgilim bir asker çarşı iznine çıkmış
kirli kasketi tektipi ile geziyor, ânın kayboluşu birden
her şey bitiyor ve her şey…
gel, gitme, bu son olsun

şu gönül kırgınlığı…

ve seninle gene gül kokluyoruz, eski günlerden;
bir çiçeğin rayihası vuruyor burnumuza
Galata Köprüsü’nden insanlar geçiyor
kalabalık kentliler
emekçiler, işçiler, kim bilir gönül yorgunu orospular
kadınlar, erkekler
kız çocukları şu çirkin dünyada sevgilim
gel, gitme, bu son olsun

şu gönül…

ve seninle gene gül kokluyoruz, eski;
hanımeli ağzına ne kadar yakınlaşsam o kerte uzaklaşıyoruz birbirimizden
her şiir okuyuşumda yanında bitiyorum gölgenin:
gel sevgilim Çukurcuma’ya:
antika dükkânları,Yahudiler
Rumcalar, Ermeniceler bütün bu incelikler

şu…

06 Mayıs 2020

Not:Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.

İncelikler

 I

adım adım yürüyorum harap bahçeyi
durup gökyüzüne düşürüyorum gölgemi
gelsen koparacağım dalından tatlı tatlı yiyeceğim
şeftaliyi

II
mavi bir umut incelikler besliyorum içimde
döneceksin diye bu yoksul şehre

III
şiir tutuyorum bir demet adın geliyor aklıma
uzak kasabalar düşlüyorum kimsenin kirletmediği

IV
ne vakit seni düşünsem Sait Faik düşüyor imgeme
bir hikâyede geziyorum seni akşamüstleri

V
en ücra yerde bir şiir yazıyorum sana
kara kaplı defter, okunmuş kitaplar, başucumda Nâzım,
bir şeyler işte…

10 Haziran 2017

Not: Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.

Kış

çabuk ve acele geçti sonbahar
uyudum uyandım kış
bütün şiirler gibi yazıldılar tarihine
insanlığın
bir ebru sanki zaman,
yayıldı nokta nokta bitti
başladı sonra tekrar hayat:
biraz da Maksim Gorki’nin Ana’sı
fabrika dumanı kış
evet, artık kış
sevgilinin Boğaz’dan geçen şilebe bakışı
yağmurlu
aniden yaş alışı ömrün
paldır küldür kış
yanmış bir yaprağın usulca uçuşu
ezilişi ayaklarımın altında
dünyanın yavaş yavaş batışı kış
gündüzleri sokak adamları hayal evlerinde
serseriler düşkünler kuytularda
geceleri pis kokulu çöp konteynerlerinden beslenen
aşsızlar kış
sonra işte seni hatırladım bu kış

14 Ekim 2020

Not:Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.


Ses

akşam olunca bir telaş
iç sıkıntısı
içimin tuhaf konulu uzay filmleri
izliyorum.
bu çağa ait değilim:Nokta.
oda-oda-oda
çekilip derinimin eflatun mahzenine
yıllanmış kitaplarıma bakıyorum
oda
sayfalarda bir şeyler arıyorum
ne fark eder?
geziniyorum kitap kitap
pencereden içe vuran ılık bir yaz esintisi
oda-oda-oda
içeride
yankı yankı
hanımeli kokusu
sonra erguvanî melankoli.
Proust okuyorum Woolf düşüyor imgeme
masada zaman!
durmuş
kül tablosu
izmarit grisi masa saati
kol saati: masada Zaman
eski bir sevgilinin tek hediyesi: Kum saati!
gün inceliyor…
oda-oda-oda
yıprak bağlama asılı duvarda
kedi uyukluyor
sanki bir tünel
ah!
eski yıllar benim senelerim
şimdi edebiyatla zehirlenen iç âlemim
ya ‘mâi’yim ya ‘siyah’
oda-oda-oda
“Büyük İnek” tablosu asılı
ressamın duvarda
yaşamak doymuşluğu oda

16 Temmuz 2013

Not:Eski Bir Fotoğrafa Doğru adlı şiir dosyasından.