ve seninle gene gül kokluyoruz, eski günlerden bir
sahne;
neşe, mutluluk, sonsuz bir şekilde akıyor zaman hiçliğe:
ellerin, beyaz ellerin kış akşamları
utangaç al al suretin senin sevgilim bitmesin
gel, bitmesin
şu gönül kırgınlığı bitsin
ve seninle gene gül kokluyoruz, eski günlerden bir;
sevgilim bir asker çarşı iznine çıkmış
kirli kasketi tektipi ile geziyor, ânın kayboluşu birden
her şey bitiyor ve her şey…
gel, gitme, bu son olsun
şu gönül kırgınlığı…
ve seninle gene gül kokluyoruz, eski günlerden;
bir çiçeğin rayihası vuruyor burnumuza
Galata Köprüsü’nden insanlar geçiyor
kalabalık kentliler
emekçiler, işçiler, kim bilir gönül yorgunu orospular
kadınlar, erkekler
kız çocukları şu çirkin dünyada sevgilim
gel, gitme, bu son olsun
şu gönül…
ve seninle gene gül kokluyoruz, eski;
hanımeli ağzına ne kadar yakınlaşsam o kerte uzaklaşıyoruz
birbirimizden
her şiir okuyuşumda yanında bitiyorum gölgenin:
gel sevgilim Çukurcuma’ya:
antika dükkânları,Yahudiler
Rumcalar, Ermeniceler bütün bu incelikler
şu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder