13 Nisan 2020 Pazartesi

İnsan Okudukça İyileşiyor


Engin Geçtan’ı (psikiyatri profesörü-psikiyatrist yazar ve romancı) çok geç tanıdım, ona hayıflanıyorum. 1975-1990 yılları arasında meslek dışı okuyucular tarafından ilgiyle karşılanan kitaplar yazmış. Bu kitaplar, farklı yayınevlerinden de şimdiye dek baskılar yapmış. “Yeni okuru” olarak söylüyorum: Yirmili yaşlarımda tanımış olmayı isterdim hâlbuki. Yaşı daha büyük olan okurları Geçtan’ı o dönemlerde okudu, ben 2000’lerden bu yana ancak buluşuyorum kitaplarıyla. Meslek dışı dediğim, romanları da var yazarın. Neyse ki Metis, Geçtan’ın kitaplarını bir külliyat olarak basıyormuş.

İnsan Olmak (Metis Yay.)Son zamanlarda masama düşen iyi kitaplardan. Çok sevdim. Dayanamayıp kitabı bitirmeden üç-beş kelâm da etmişim not defterime. Kiitap kenarlarına da notlar almışım… Bir kenar notunda örneğin kısaca kitabı tanıtmaya çalışmışım: Akademik soğukluktan uzak, edebî lezzeti olan, şaşırtıcı saptamaların olduğu güçlü bir kitap İnsan Olmak. Genel okuyucuya hitap ediyor. Kendimizi ve çevremizi anlamaya çağırıyor. İnsan’ı deşiyor, her anlamıyla! İlkin, böyle yorumlamışım. 

Bir haftadır masamda İnsan Olmak, deştikçe deşiyorum kitabı. Bir taraftan kendimi tanırken, farklı olanla da empati kuruyorum. Kurmaya çalışıyorum. Kendimizi tanımanın büyütülecek bir konu olduğunu bir kez daha haykırıyorum. Hem de şimdi çok daha fazla: Kitabın gücü!

Evet, birçok anlamıyla deşmişim kitabı: Klâsik depresyon kitapları gibi de okumak mümkün hiç kuşkusuz. İnsan Olmak’ı, aşırı genelleme, kişileştirme, siyah ya da beyaz (ya hep ya hiç) tarzı düşünceler, felaket haline getirme, olumluyu değiştirme gibi çeşitlendirebileceğimiz birtakım depresyona ait kavramlarla da yakınlık kurarak okuyabiliriz elbette ama depresyon kitaplarından ayrılan en büyük özelliği insanlık tarihini de -yer yer de olsa- tartışmaya açması. Bunu önemli buldum. 

İlginç örneklerle bir köprü kuruyor yazar: “Samimiyetsizlik ilkel toplumların bilmediği bir davranış biçimidir. Örneğin, eskiden Hotantolar’da (Afrika’da yaşayan bir kabile. Sanıyorum günümüzde de soyları devam ediyor) “rüşvet” ve “ihanet” yoktu.” diyor. Eski dünya ile yenidünya arasındaki farka parmak basıyor burada Engin Geçtan. Bu farkta, sözü insanlığımızı “aramalıyız”a mı getiriyor acaba profesör?

Hiç kuşkusuz insan olmak, Hotantolar için de zordu ve zor! İnsanı insandan ayırabilir miyiz hiç?  Biz de artık geri dönemeyiz; zaaflarımızla yaşayacağız. Ama kendimizi iyi tanırsak, acılarımıza neden bir son vermeyelim? Her bireyimizin aynaya utanmadan bakabileceği bir dünya mümkün aslında. Bu anlamda normalliğin ölçütü nedir, ne değildir, sorusu da mühim. İnsanlığın zor dönemlerden geçtiğini söyleriz ya hep; eski dönemler, kolay dönemler miydi, sorusu takılıyor kafama. Sonuçta "normalleşme" sürecine ihtiyacı olduğu bir gerçek dünyamızın. O zaman belki aynalara, “samimiyetle” bakabilme cesaretini bulabileceğiz. Biz, hepimiz…Dünya insanları olarak… Açıkçası, ben, dünya barışının “ütopya” olmadığını da düşünüyorum bu paralellikte. Şimdilerde dünyada büyük bir organizasyon bozukluğu mevcut.

Bu bozukluk, büyük bir oranda, birbirimizi tanımamaktan, tanıyamamaktan; kendimizi tanı(ya)mamaktan ileri geliyor.

İşte Engin Geçtan, bu “tanıma” sürecini bebeklikten gençliğe ordan kendini yaşamaya kadar getiriyor. Birey ve toplum sorununu böylece geniş bir persfektiften ele alıyor.

Pavese diyor ki: "Başka bir insan olmaya çalışmak boş bir çaba. İnsan için ilginç olan, o eski kişiliğin yeni yaşantılara nasıl bir tepki göstereceğidir.” Engin Geçtan da insanın karanlık geçmişiyle hesaplaşıyor İnsan Olmak’ta. Freud’un, “karamsar” saptamalarına eleştirel bakıyor,
(tamamıyla reddetmese de), insan’a güveniyor, okuruna da güven veriyor. Yeni bir dünyanın mümkünküğünü gösteriyor.
Normallikten söz alırken bakın ne diyor yazar:"Normalliğin temel ölçütlerinden birisi insanın kendini iyi hissetmesidir." 

Normalleşme süreci için ilk başta buna ihtiyaç var. Özgürlük de burada başlıyor sanki… Pavese'den gelsin tekrar: "Uçurumdan kurtulmanın tek yolu ona bakmak, derinliğini ölçmek ve kendini o boşluğa bıramaktır”

Bireysel ve toplumsal psikolojinin/psikolojimizin tamire ihtiyacı olduğunu söylemem yersiz. İki kavramın (birey ve toplum) birbirini olumlu anlamda etkilemesi önemli burada. Ama önce bireyin kendisini tanıması gerekiyor: Insan Olmak kitabı buradan söz alıyor.

İnsan okudukça iyileşiyor!

Not: Edebiyat Burada adlı kültür-sanat sitesinde yayımlanmıştır.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder