As olanın, içinde yaşadığımız “mavi dünya” olduğunu
unutuyoruz.
Dünyamızda işleyen piyasa zihniyeti yer yer öyle bir
duruma geliyor ki, hız’da kayboluyor birey. Bu hız içinde durup bir an düşünmek
gerekiyor. Savaşlar hâlâ insanoğlunun başında bir salgın gibi belirmekte. Öte
taraftan kültür ortamındaki çeşitlikleri “Görmek” de bireyin elinde… Ama hız,
insanı girdabına almış, ne idüğü belirsiz bir noktaya götürüyor. Bu
koşuşturmalarla birçok “şahyapıt” da kayıp gidiyor elimizin altından. Bu
doğrultuda, José Saramago’nun Körlük adlı romanı çok tanıdık sözlerle
sonlanıyor: “Sonradan kör olmadığımızı düşünüyorum, biz zaten kördük, Gören
körler mi, Gördüğü halde görmeyen körler.”
Toplumsal bir eleştiriyle sonlanan roman, şaşırtıcı
bir şekilde başlıyor: Araba kullanmakta olan bir adam ışıklarda durduğu bir
anda-nedensiz bir şekilde-aniden kör oluyor. Roman boyunca “beyaz ışık” olarak
tâbir edilen bu körlük durumu, eserin ana izleği olduğunu belirtmeliyim.
Nobel ödüllü romancı José Saramago, bu eserinde
-metaforlarla-dünyanın akıl almaz bir çırağanlık içinde olduğunu gözler önüne
seriyor.
Birinci körle birlikte, yavaş yavaş bütün kent âdeta
bir salgın gibi körlüğe yakalanırken, sosyal hayat da baştan ayağa değişime
uğruyor. Öncelikle Sağlık Bakanlığı’nın aldığı ani bir kararla kör olanlar, bir
karantinaya alınıyorlar. Bu, bütün yaşayışı değiştiriyor kentte. Önceleri
tek-tük görülen körlük vakaları git git çoğalıyor ve yaşam da âdeta bir kör
dövüşüne dönüşüyor.
Hükümet yetkileri tarafından görevlendirilen kör
olmayan askerler, karantinada, körlere karşı bir ötekileştirme uyguluyorlar. (Elbette
salgından dolayı alınan tedbirler bunlar.) Zaman ilerledikçe ve körler
birbirleriyle kaynaştıkça, birçok problemi de beraberinde getiriyor bu bir
arada yaşama hâli. Örneğin, her şeyde ve her yerde bir karşıtlıklar olduğu
üzere, “kötü” ve “iyi” körler olarak ayrışıyor insanlar. Bu normal hayatta da
olağan bir durum.
José Saramago bunu-her insan gibi- çok iyi biliyor
ve romana bir farkla; yer yer metaforlarla yediriyor: ”İnsanlar zaten kördür,
sadece bunu bilmezler.”
Güncel hayatımız da öyle değil midir?
Birçok şeyi görmezden geliriz veya görmeyiz. Görme
yetimizi kaybetmişizdir fakat bunun farkında değilizdir. Görmek, bir anlamda
okumaktır aslı itibariyle… Gerçek anlamıyla bir okumak. Televizyon izleriz,
internete gireriz, sinemaya gideriz, dergi-kitap okuruz vesaire ama asıl okuma
eyleminin bir nevi görmek olduğunu, görünenin öteki yüzünü anlamak olduğunu
kolay kolay çıkaramayız. Bu, özel bir okuma gerektirir.
İçimizdeki ilkel hayvandan kurtulabilirsek asıl
görmüş oluruz, kim bilir… Burada hemen bir hatırlatma gerekiyor:”Saramago,
insanlığın mâruz kaldığı toplumsal yıkımları gözlemlemiş, iki dünya savaşının,
faşizmin şiddetinin, toplama kamplarının, açlığa mahkûm milyonlarca insanın
acısını derinden duymuş ve Salazar'ın diktatörlüğüne başkaldırmış bir yazar.”
Yazarın bu özel durumunu, Körlük romanında duyumsamamak
elde değil açıkçası… Romanda bir realite olarak görüyoruz bu ayrımı… Sayfa
209’da anlatıcı şöyle söylüyor: (…)incitme ve aşağılanmaların dünya
kurulduğundan bu yana varolduğu kimse için bir giz değildi, insanı şaşırtacak
bir yanı da yoktu, hatta dünyanın bu tür davranışlarla başladığına kuşku yok,
dense yeriydi.”
Hemen bir başka alıntı da şöyle devam ediyor: “Bir gün, bu dünyada artık yararlı hiçbir şey yapamaz hale geldiğimizin farkına vardığımızda, yaşamımıza son verecek kadar cesaretli olabilmeliyiz.” Bu alıntıda pesimist bir imâ görünse de, insanlığa açık bir çağrı da yatıyor aslında: “Hepimizin içinde adını koyamadığımız bir şey, bizi biz yapan işte o.” diyor romanın bir yerinde. Burada durup iki defa düşünmeliyiz elbette.
Dünya eskisi gibi yuvarlak değil artık. Ülkelerin
birbirlerine yaklaşmaları ve internetin de yardımıyla dünya şimdilerde düz!
Amerika’daki bir birey, yazdığı mektubunu dünyanın öbür ucuna bir tık’la anında
ulaştırabiliyor. Bu olumlu gelişmelerin öte yanında, insanî değerlerin gittikçe
artan bir biçimde aşınması, teknolojinin hayatımızda birçok şeyi alması vesaire
insanlığı birtakım değerler üzerine düşünmeyi de elzem kılıyor: José Saramago Körlük’te
büyük bir hesaplaşma içine girmiş bu anlamda. Romanda tüm ahlâki değerler yok
olur: ”Toplum, görmeyen gözlerle cinayetlere, tecavüzlere tanık olur. Ayakta
kalabilenler ancak güçlü olanlardır.”
Saramago'nun romanı, bütün iyi yapıtların yaptığı
gibi evrensel bir sorunu işliyor: Hepimizin tanıdığı ama göremediği ya da
görmek istemediği bir sorun: İnsan sorunu.
Not: Edebiyat Burada adlı kültür-sanat sitesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder